1 Şubat 2016 Pazartesi

Bekle Beni Ingiltere Geliyorum..

Aslinda Ingiltere'ye gideyim iki Ingilizce ogreneyim oooh kariyerime kariyer katarim gibi dusunceler benim hikayemde kulliyen yalan.  Hersey o zaman ki sevgilim olan Isirgan Otu'nun Ingiltere'ye master yapmak icin gitmesinden sonra basladi.  Ben de ingilizce ogrenip master yapacagim diye tutturunca bizimkiler git o zaman gidebiliyorsan bizden zirnik islemez gider ablanin evinde kalirsin diye tavirlarini koyup pes edecegimi dusunmeleri ile devam etti.   Ben pes etmedim ama onlarda gercekten zirnik vermediler.   Vize alabilmek icin tum gun boyunca konsolosluk kapisinda bekleyip siranin boyle gelmeyecegini anladiktan sonra bir gece oncesinde o konsoloslugun kapisinda yatarak aldim ilk vizemi ben ne pes etmesinden bahsediyorsun.

Neyse vizeyi aldim, bileti de halledip iki aylik okul parasini da denklestirince kim tutar bu suursuzu artik.  Ucaga ilk defa binmem de tam bir uzayli gormus saf koylu edasindaydi. Gormemisin bir pasaportu olmus nereye koydugunu unutmus butun ucak personelini heber etmis.  Iste o benim. Sonrasinda cebinden cikan pasaportu ile ucagin kanadinda gideceksin deseler gik demeyecek kadar yerin dibine giren bir ben vardi o ucakta.

Ingiltere'ye inisim ucaga binisim kadar sasaali olmadi tabii.  Ingilizce olarak sadece adimi soyleyebildigimden suru psikolojisi ile ucaktan inen kalabaliga uymayi tercih ettim. Sonunda gunesin batmadigi topraklara varabilmistim iste.  Birazdan surgulu kapinin diger tarafinda o zamanlar hayatimin aski dedigim 6 yildir tuhaf, hastalikli bir sekilde birlikte oldugum adam, ablam ve kocasi ile bulusup hayatimin yepyeni bir donemine baslayacaktim.

Basladim da,  ne mi oldu?  Kisaca ozetlemek gerekirse hayatimin aski dedigim adamdan 4 ay sonra dogumgununde ayrildim.  Hem de ne ayrilmak ben bile korktum kendimden. Durup dururken ben artik seni sevmiyorum deyiverdim adama.  Delirdi tabii manyak Istanbul'u babami arayip "Suursuz beni birakti biz evlenecektik 6 yildir da deli gibi sevisiyoruz kizinizla" demis hasta adam.  Babam da "Suursuz bu sartlara ragmen suursuzca seni biraktiysa bir bildigi vardir hadi kal saglicakla "demis, hehehee.

Iyi ki de birakmisim onu iyi olmus onun icin sonrasinda kaldi Ingiltere'de Isirgan Otu.  Emlak isi kurdu Ingiltere'nin guneyinde, yarisi Turk yarisi ne mikim bilmedigim esmer sisman bir kiz ile evlenip iki cocuk sahibi oldu.  Boyle bakinca benim onu terk etmem iyi de olmus, bak simdi sinir oldum herife iyi mi!

Biraz geri gelip benim tek kelime ingilizce bilmeden is bulma cabalarima donelim.  Dedim ya basinda Ingilizce seviyem sadece Mr and Mrs Brown'un bize israrla ogretmeye calistiklari "Thank you, I am fine  and you" seviyesinde oldugundan basvurdugum  hicbir kiytirik isler acentesi bana is vermedi.  Iki aylik parasini pesin verdigim okula gidiyorum sabahlari, ablamin kocasiyla yasadigi 1+1 got kadar evlerinin salonunda kalabiliyorum (simdilik) ama acicik olan param da suyunu cekiyor maalesef bir fincan kahveye hasret yasiyorum o kadar yani.

Ablamin evinde kaliyorum dedim ya o da uc hafta surdu.  Sevgili enistem ablamin extra saat calisip bana harclik verme fikrinden hoslanmadigi bir sabah "ben seyehate gidiyorum bir hafta sonra geldigimde bu suursuz kendine kalacak baska yer bulsun" fetvasini verdi. Eeeee ablan ne yapti diyorsun biliyorum.  Ablam ilk once bir atar yapti kocasina tabii ki ama onlarda henuz bir senelik evlilerdi o sirada ve benim yuzumden kimse evliliginden olmasin diye adamin hakli oldugunu soyleyip ablamin gazini aldim.  Ama ne bok yiyecegiz diye de kara kara dusunuyoruz bu arada. Ablam babamdan aldigi sakinlikle bana hemen uc bes tane senaryo yazdi.  En kotu senaryo okulun iki ayini bitirir geri donersin oldu.  En iyi senaryo da calistigi magazada bana is bulup en kisa zamanda sehrin ucuz mahallelerinden birinde karsilayabilecegim bir odaya tasinmam oldu.

Allahtan noel zamani oldugundan herkes deli gibi calisacak adam ariyordu da ablamin magaza muduru sevgili Yarmagul  Heidi (gordugum en iri kizlardan biriydi) benim ingilizce bilmeme cok takilmadan bana depodan raflara mal tasima isini verdi.  Sansim donmeye baslamisti cunku tam o sirada ablamin okuldan arkadasi Huysuz Ingiltere'ye gelmeye karar verdi ve benimle ayni odayi paylasmayi kabul etti.  Oyle bildigin iki yatagi olan bir odayi paylasmaktan bahsetmiyorum ayni zamanda yatagi da paylasacaktik ki Huysuz'in yatak paylasma konusundaki rahatsizliklari bir ay sonra ayrilmamiza sebep oldu.

Sabah 8'de acilan magazanin sabah teslimatina yetismem icin 5.30 kalkip 6.30 da isde olmam gerekiyordu.  Iki saatlik ilk vardiyayi yaptiktan sonra sabah 9'da okula gidip dersde uyuklamacadan sonra hadiii saat 13.00 de tekrar 18.00'e kadar devam eden ikinci vardiyaya devam ettim.  Bu arada okulda bi bok ogrenebildim mi?  HAYIR tabii ki.. Magazada da zamanimin cogunu depo odasinda gecirdigimden ilk 3 ay magazada bana bir seyler sormaya calisan musterilere ablamin onceden ezberlettigi "bu benim ilk gunum bilmiyorum" cumlesini kurarak yolumu buldum. 

Gotume iki beden buyuk gelen lacivert pantolonum ve salas polo yaka tisortten olusan uniformamla da ablam ve Huysuz'a iyi eglence kaynagi olmustum.  Raflarin arasindan cikip cikip arkamdan gotume cimdik atip pantolonumu indirmeye calisiyorlardi.  Tek eglenceleri bendim.  Ne cektin be onlardan suursuz.

Bir fincan kahveye hasret gittim diyordum ya saka yapmiyordum.  Magazanin yanindaki Starbucks'dan kahvesini alip gelen musterileri buldugumda kahve kokusunu duymak icin sapik gibi onlari magazanin icinde elimdeki el arabasi ile takip edip kahve kokusunu duymaya calisiyordum.  Caktirmadan eski sevgili nasil takip edilir yeteneklerimi o siralarda gelistirmis olmaliyim.

Bu arada ev isini de halletmis sehrin cok da iyi olmayan ama otobus hattinin uzerinde olan bir mahallesinde iki Ispanyol la birlikte bir dairede yasamaya baslamistim.  Daire dedigimde cadde uzerinde bir likor dukkanin deposunun ustunde uc tane kumesden bozma odali ici fare dolu bir yer.  Artik farelere nasil alismissak ne biz onlardan korkuyorduk ne de onlar bizden.  Husuu icinde yasayip gidiyorduk.

Kici kirik dairenin kirasi, okul parasi derken ikinci bir iste daha calismaya baslamistim. Okuldan tanidigim cevval kiz arkadasim Kivircik bana kefil olarak ikimize calistigi acenta dan temizlik isi ayarlamisti.  Aksam 6'dan sonra Oxford universitesinin binalarindan birini temizlemeye gidiyorduk. Profesorlarin odalarindaki copleri bosaltip yerleri paspasliyorduk. Aksam saatleri okul genelde bos oldugundan koridorlarda elimizdeki kocaman temizlik arabasi ile cirit atiyorduk da diyebilirim.

Bagira bagira sarkilar soyleyip paspas sopasi ile kendimizi sahneye atiyorduk.  Eee bir gun sarki soyleyip en iyi sahne figurlerimizi yaparken Profesorlerden birine yakalandik.  Adam "hangi dilde soylediginizi bilmiyorum ama temizlik yaparken bu kadar eglenen baska kimseyi gormedim devam edin" deyip gitti.

Bir sonraki yazimda sana zavalli ingilizcemi ve okulun en seksi sarisin hademesi kimligimi kullanarak okulun en gec, en yeni profesorunu nasil ayarttigimi anlatacagim.  Bekle beni dostum.

Suursuz American









4 yorum:

  1. şahane bi hikaye kokusu geliyo.. :) takipteyimm...

    YanıtlaSil
  2. çok samimi bir o kadar da ders alınası.. hem de eğlenceli.. ☺

    YanıtlaSil
  3. Anlatirken ben de cok egleniyorum, simdi:)

    Tesekkurler

    YanıtlaSil
  4. NerabeB kahve içmek isterdim seninle...

    YanıtlaSil