Iki tane Ispanyol kizla birlikte yasadigim fareli bir daire vardi ya oraya donmemiz gerekiyor bu hikayeyi anlatabilmem icin.
Kizlardan birinin adi Cilek' di. Cilek kisa boylu, kumral kivircik sacli, etine dolgun,gulunce gozlerinin ici gulen tatli bir kizdi. Bundandir ona Cilek adini uygun gormem. Sanat Tarihi kurslarina katilmak icin gelmisti Ingiltere'ye. Acicik butcesi ile geldigi bu sehirde yollarimiz bir sekilde farelerimizi besledigimiz bu evde kesismisti. Cilek'in okulu aksam basladigindan gunduzleri Modern Art Muzesinin kafesinde garsonluk yapiyordu. O zamanlar yuz kere yemege cagirdigi o kafeye yemek yemeye gitmek kismet olmadi ama baska bir sekilde o kafede uzun zamanlar gecirecegimi bilmiyordum henuz.
Bir aksam Cilek yaninda kafenin sefi olan Corek Otu ile birlikte geldi. Corek Otu gordugum en minyon ufak tefek, dumduz bir gotu olan aneroksiya seviyesine yakin 30'lu yaslarinin ortasinda Malezyali bir esmerdi. Cilek beni tanistirirken sana bahsettigim Turk arkadasim Suursuz diye tanitti beni. Sonra da eve birlikte gelis sebeblerini anlatmaya basladi. Simdi bu Corek Otu'nun Amsterdam'da bir erkek arkadasi varmis. Hem de Turk bir erkek arkadas. Amsterdam'da bir Turk kombinasyona gel.
Bu Turk erkek arkadas ayni zamanda yazarmisda. Nedendir bilinmez Corek Otu'na yazdiklarinin bir kopyasini gondermis. Ama Turkce olarak iyi mi? Ya kafasi guzeldi salagin ya da tam bir hoduk bu adam diye dusundum icimden.
Corek Otu'nun soylediklerine gore bu cocuk yasadiklarini yaziyordu, iliskilerini, ic hesaplasmalarini falan.
Yazdiklarina soyle bir goz attigimda onu soyle becerdim bunu soyle gomdum seklimde oldugundan adamin yeni jenerasyon Charles Bukowski tadinda yazmaya calistigini anlamam zor olmadi. Bu dudugun yazdiklari elimde Corek Otu ve Cilek'e dondugumde ikisini de trans halinde gozlerini dikmis bana bakarken buldum.
"Cok guzel, super yazmis" dedim kagitlari geri vermeye calisirken. Ikisi birden "bize de soyle ne yazmis bu hikayelerin cevirisini yap bize" diye aglamayla yalvarma arasinda gidip gelen bir cikis yaptilar. Yahu benim Ingilizcem sadece hayatimi idame etmeye yariyor. Basic'den Intermediate seviyesine cikali iki gun olmus birine neyi nasil cevirtiyorsunuz ve ne anlamayi umuyorsunuz saskin tavuklar demeyi cok istedim ama yine diyemedim iste.
Corek Otu kagitlarin arasinda bir iki kagidi onume koyup "bu sayfalarda benim adim yaziyor, o zaman sadece bunlari cevir bana ne olur. Benim hakkimda yazdiklarini bilmeye ihtiyacim var" dedi.
Huh tamam oldu kolaymis o zaman. Yahu Ingilizcem yetmez buna yok arkadasim konusamiyorum demenin neresini anlamiyor bu saskinlar bilemedim. Sanirim konusamadigimin bir tek ben farkindayim.
Sonunda pes edip kendidsi ile ilgili sayfalari Corek Otu'nun elinden aldim. Okumaya basladigimdan okuduklarimi yuzumden anlamasinlar diye extra bir caba sarfetmis olacagim ki "ne oldu, ne yaziyor ki"diye yandan yandan durtulmelere maruz kaldim. Adam cosmus bizim Corek Otu'nu saglam gommus. Gercek anlamda emmeli gommeli ne yaptilarsa anlatmis. Bunu en kolay nasil anlatabilirim diye dusunurken bu saskin tavuk gibi bakan ikiliye donup "Charles Bukowski'yi bilir misiniz?" diye sordum. "Oliver Twist'i yazan miydi?" diye sordu Cilek. Yok ananin ami Corek Otu'da buradaki Oliver zaten. O Charles Dickens olmasin.
Neyse ben acidim bu Corek Otu'na ve bu dudugun yazdiklarini bildigim uc bes kelimeyi sozluk yardimi ile zenginlestirince bu yazinin Corek Otu'ndan ne kadar hoslandigini, onun tanidigi hic bir kadina benzemedigini anlatan bir yazi olduguna ikna ettim. Bu saskin boylece hem benden cok hoslandi hem de adamin kendi hakkinda yazdiklarindan. Tuseee.
Benden o kadar hoslanmis olacak ki o hafta bir iki aksam daha bizim fakirhanemize geldi bu Corek Otu. Mutfakta muhabbet ederken isimin cok az odediginden ve yeni bir is bulmaktan soz ederken birden Corek Otu "benimle kafenin mutfaginda calismak ister misin?" diye sordu. "Kafenin mutfaginda mi? Nasil olacak o is? Hic calismadim ki ben mutfak ta daha once." dedim. Cok bilmis saskin tavuk Corek Otu "seni mutfak ta bir seyler yaparken izledim. Farkinda olmayabilirsin ama elin mutfak isine yatkin. Senin bir ise benim de asistana ihtiyacim var. Neden olmasin?" dedi. Elimdekileri birakip yanina coktum hemen. "Nasil olacak o is? Sen mi ise alacaksin beni?" diye sordugumda, "O konu hakkinda bir plan yapip muze koordinatorunu seni ise almaya ikna etmemiz gerek" dedi. Iki saatlik bir muzakereden sonra su plani uygulamaya karar verdik;
Ilk olarak beni daha onceden Istanbul'da kafe ve restoran mutfaklarinda calismis gosteren bir CV hazirlayacaktik. Sonrasinda birbirimizi hic tanimiyor gibi yapip CV mi muzeye birakacaktim. Corek Otu'da benimle gorusmus olup ikinci gorusme icin koordinatore goturecekti. Corek Otu'nun da olumlu gorusu ile ise alinmis olacaktim. Plan buydu ve butun adimlar tikir tikir isledi, gunduz magazadaki isimi biraktim. Nasilsa isim vardi artik. Ise baslamadan onceki aksam Corek Otu bize geldi ve hicbir sey icin endiselenmemi, bana bildigi herseyi ogretecegi konusunda rahatlatti.
Ilk gun sabah 6.30 da heyecan ve korku karisimi duygularla ise geldim. Saat 7.30 oldu Corek Otu hala yoktu ortalikta, merak etmeye baslamistim ki muze muduru kafeye geldi. Yanima yaklasip Corek Otu ile yollarini ayirdiklarini ve artik kafede calismayacagini soyledi. Bana bir kal gelip kadina saskin saskin bakmis olmaliyim ki elini sirtima koyup "neyseki sen varsin bundan sonra buranin sefi de personel muduru de sen olacaksin. Maasin konusunda da iyilestirme yapilacaktir merak etme" deyip gitti. Ahaaa da sictik diye gecirdim icimden. Ebemin kini tersten gormeye baslamistim. Yahu ne personeli ne mudurlugu ben kici kiytirik Ingilizcemle o personele nasil mudurluk yaparim. Allahim sana geliyorum. Lan o CV de yazanlar kulliyen yalan Sous Chef falan degilim, nasil Head Chef olurum yumurta kirarim ben sadece diye itiraf edebilmeyi cok istedim.
Corek Otu'nu aradim hemen. Ne olup bittigini ogrenmeliydim. Corek Otu gayet rahat bir sekilde koordinatorle cok buyuk bir kavga ettiklerini birbirlerine geri alinmayacak sozler soylediklerini ve bir daha orada calismasina imkan olmadigini ama benim bu isi kivirabilecegimi soyledi. Corek Otu'na benim becerilerimin bizim hayal urunumuz oldugunu ve buna kendisini de inandirmis oldugunu soylemeyi cok istedim ama o anda bulsam onu parcalamayi daha cok istedigimi fark ettim.
O gunu Corek Otu'nun daha onceden yapip buzdolabinda sakladiklari ile gecirdik. Ilk yapilmasi gereken annemi arayip hemen bir corba ve su altin gunlerinde yaptiklari salatalarin tariflerini alip bir salat bar olusturmakti. Ertesi sabah ise 4.30 da gittim. Annemi arayip gerekli tarifleri aldiktan sonra kollari sivadim. Ilk yaptigim corba mercimek corbasiydi. Saat 10.30 a kadar salat bar icin de salatalari yaptiktan sonra gelen koordinatore bunlari tattirmam gerekiyordu. Kadin corbamin tadina bakti, yuzundeki memnuniyet ifadesinden sonra gelen rahatliktan adinin ne oldugunu sormasiyla bir anda cikiverdim. Adi neydi lan bu corbanin? Tamam biliyorum mercimek corbasi diyoruz biz de bu Ingilizlere ne diyecegim? Morsimek soup desem olmaz mi? "Neydi lan bu mercimegin ingilizcesi?" diye dusunurken renginden esinlenmis olmaliyim Golden soup deyiverdim. "Himmm, yummy diye bir tepki verince bir oohhh cekebildim. O corba uzuunn bir sure siyah tahta da gunun corbasi olarak cok populer oldu bu arada. Annemin altin gunlerinin vazgecilmez tarifleri de salat bar da en cok satanlar listesine girdi.
Ablam ve Huysuz'da bu olanlari ve beni saskinlikla takip ediyorlardi. Ne zaman batiracagimi foyamin ortaya cikacagini onlarda ben de merakla bekliyorduk. Her sabah 5.00 de mutfaga gidip kimse gelmeden internet'den sagdan soldan buldugum yeni tarifleri deneyip Huysuz'a yaptiklarimi denemesi icin zorla kafeye getirtiyor onune yigiyordum. Ablam kafeye geldiginde yaptiklarimi ve kafede calisan personeli sinirli imkanlarimla yonetis seklimi gordukten sonra "kizim valla sen orospuluk yapsan onda da kariyer yapardin" dedi. Yani bir sekilde kivirabilmistim iste. Benim icin anlami cok buyuktu bunun.
Kafede kimseye caktirmadan 6 ay daha calistim. Bu arada ingilizcem de palazlaninca sehrin en islek caddelerinden birinde populer bir kafede garsonluk isi bulmustum. Parasi ve bahsisleri daha iyi oldugundan muzedeki isimi birakmak zorunda kaldim. Ayrilirken Koordinatore gidip hersey icin ozellikle bana inandigi icin tesekkur edip ve herseyi itiraf ettim. Yuzundeki anlamsiz ifadenin kizginligindan mi yoksa etkilendiginden mi oldugunu analayamadan odasindan ciktim. Sanirim hic bilmek istemedim.
Suursuz American
hahahaha çok iyi ya.. sizin elinizden her iş gelir ben bunu anlar bunu söylerim..
YanıtlaSil