Ne zaman evde su bilgisayarin basina oturup yazi yazmaya
baslasam bana bir seyler geldi ve evde otururken yazi yazamayacagima karar
verdim. Tam bilgisayar basina
oturucam hop bi cay, kahve yapayim kendime, dur bi bolum Medium seyredeyim, eve
bak bok goturuyor iki toz falan alayim derken internette gunluk yazma
kariyerimin helvasini da yapmisim haberim yok. Neyse siz beni en son
Istanbul’da is bulucam da Istanbul seni yenecem nidalari icerisinde darbelerle,
kotu niyetli kodamanlarla, kendini Italyan gostermeye calisan Corum’lularla
debelenirken birakmisken ben tekrar Amerika’dayim.
Ne oldu sasirdin degil mi? Daha iki yazi oncesinde diren Suursuz diye kicini yirtan, cillop
gibi Sebboy’u eve kapatan sen degil miydin, diye soruyor olabilirsin. Normal. Istanbul’da hissettigim tutmayan organ nakli muamelesinden
sonra kotu patron insani is sahibi yapar kafasiyla Amerika’da yasarken
tanidigim eski bir arkadasim olan Gogo ile Amerika merkezli bir tekstil isi
kurdum.
Buraya gelene kadar neler
mi oldu?
En son yazimi yayinladigim tarihe bakarsan Turkiye’de tutunabilme cabalarimin
ustune benim guzel ulkemi dizlerinde kirip elimize verdiklerinde onumde butun
parlakligi ile duran iki super fantastic is potansiyeli de fezaya karisip toz
bulutu halinde bir daha gelmemek uzere gozden kayboldu. Bu benim Istanbul’da son
denememdi. Once Amerika’da
birlikte calistigim sirketin baskan yardimcisi ile tekrar gorusup gecen yaz, tekrar Amerika’ya geri gelicem yakinda
donucem ayaklariyla oyalayip bir ay boyunca Istanbul’dan calistigim isimi geri
istesem mi acaba diye dusundum ama o zaman seve seve Atlanta’ya donup full time
onun icin calismak zorunda kalacaktim.
Yemedi.
Daha iyisini yapmali iki dunyanin da kaymagini
yemeliydim. Soyle aciklayayim;
Amerika’da onume cikan is firsatini degerlendirmeli, tekrar ayaklarimin ustunde
durabilmeliydim. Bunun yaninda
oyle bir is olmaliydi ki bir ayagi da Turkiye’de olmaliydi ki hem Istanbul’dan
hem de Sebboy’dan ayri kalmamaliydim.
Iste bu iki dunyanin kaymagini yemek olurdu.
Aslinda ideal olani evimin, sevdigim adamin, ve isimin en
fazla bes km’lik mesafe cevresinde olmasiydi. Cok istedim ancak evren beni basladigim yere geri gondermek
icin daha cok ugrasti. Tam da
hersey olmasi gerektigi gibi gidiyor, sevdigim adam ile birlikte yasayabilmek
icin cok guzel bir ev yaptik (gercekten evi bastan yarattik, ilk hali ile inegi
koysan sutten kesilirdi) beraber yasayalim, gece en son onu goreyim sabah
onunla uyanayim ooohhh hayat bana guzel derken kendimi tekrar Amerika’da yalniz
basima hayatta kalmaya calisirken buldum, iyi mi?
Bu durumdan kendi payima dusen, dik kafali olusumdan dolayi
Turkiye’de ki is yasamina ve anlayisina adapte olamam ile ilgili sorumlulugu
aliyorum ve kafami duvarlara vuruyorum, o ayri. Bunun yaninda kendime is cevresi olusturma cabalarimin
tamamini kendi basima yaptigimi ve bunda da ne kadar basarisiz oldugumu daha
onceki yazimda bahsetmistim.
Sebboy
ile yaptigimiz son konusmalardan birinde bana is yaptigi buyuk sirketlerden
birinde calisan ancak bulundugu pozisyona uyan hic bir vasfinin olmadigi bir
adamdan bahsederken “sen olmaliydin o iste, sen o isi harika yapardin” diye bir
cumle kurunca artik dayanamadim ve “seninle ilk beraber olmaya basladigimizda
gerine gerine eski sevgilinin issizlik meretinden dolayi memleketi Rusya’ya
(evet, kendisi oralardan bir yerlerden olur) geri donmemesi icin ona bir medya
sirketinde is ayarladigindan bahsetmistin. Cevrenin genisligine ragmen benim icin en ufak bir sey
yapmamis olman sanirim bana olan guvensizliginden kaynaklaniyor” diye soylendim.
Cevabi onceki sevgilisi icin gostermis oldugu is bulma
cabalarindan daha fantastikti dogrusu.
“Senin pozisyonuna gore is bulabilecegim bir cevrem yok ki benim” diye
aklina ilk gelen seyi soyleyiverdi zannimca. Huh! Evet zaten onceki isim de Starbucks’in CEO
luguydu. Isimden de sirketin
basarisindan sikilip kendime yeni macera aramak icin ayrilmistim. Neyse sonuc olarak neyim var neyim yok
satip (heyecanlanmayin neyim var neyim yok dedigimde kici kirik bir arabam
vardi o, baska da bir seyim yoktu) bu isi kurmak icin Amerika’ya gelmeyi goze
almistim, yapilacak cok fazla da bir sey kalmamisti.
Su anda Amerika’da sifirdan, daha once hic bilmedigim bir
alanda is yapmaya calisiyorum.
Daha kotusu de olabilirdi derken bu ise ortak oldugum arkadasimla
yollarimizi ayirdik, onun hisselerini aldim ve simdi tek basima hic bilmedigim
bir alanda is yapmaya calisiyorum. Isin sadece nasil satis yapilir orasini
biliyorum. Yillar once Amerika’da
calistigim sirketin baskan yardimcilarindan biri beni refere ederken bu kiz
eskimoya buz satar demisti, sanirim isini yaptirmak icin verilmis bir gazdi ama
ben o gun bugundur o gazla gidebiliyorum, o kadar kolay iste iki aslansin bir
kaplansin ne is olsa yaparsin.
Iki ay icin planlanan Amerika’da is baslatma projem ucuncu
ayina girdiginde bir seylerin ters gittigini anlamaya basladim. Gogo’nun hali hazirda var olan isi
kendi ortagindan ayrilmasindan ve bu sirketin onun elinde patlamasindan sonra
kucuk bir sarsinti gecirdi. Hadi bakalim
once bu cocugun isini toparlayalim, Christmas sezonu geldi sunu da atlatalim
sonra bizim isi kalkindiririz derken o bizim isi kalkindirma zamani bir turlu
gelemedi.
Iki ay diye planladigimiz sure uc ay oldu ve gorunurde Turk
usulu ortaya karisik “onu da yapalim, ha dur bak bunu da yapalimdan” baska bir
sey yoktu. Ben burada Amerika’dan
muhtesem donusumun hayallerini kurarken Sebboy Istanbul’da yalniz, adamla tek
iletisimimiz whatsapp uzerinden yapabildigimiz yarim saatlik gorusmeler, dogum
gunumu kacirmisim, yilbasini kacirmisim nerdeyse sevgililer gununu de
kaciriyorum. Baktim bu olayi da
kacirirsam artik bir sevgilim olmayacak, dedim suursuzlugun alemi yok aklini,
isini gucunu basina topla ve kendi isini kendin gor. Sonrasinda Gogo ile ayrilip, ona var olan isinde basarilar
dileyip kendi Cumhuriyetimi kuruverdim.
Bu yaziyi Amerika’nin guneyinde kucuk bir adadan
yaziyorum. Amerika’da satis
rekorlari kirmasini planladigim urunlerimi gacirtisini iki mil oteden
duyabileceginiz (abarttigimi dusunuyorsunuz degil mi?) arabamin bagajindaki bir
valize doldurup 7 saatlik bir yolculuktan sonra buraya geldim. Urunumu satabilecegini dusundugum her
dukkana girip “plaj urunleri lazim mi abi?” diye soruyorum. Genelde iyi karsilaniyorum
ama got olup arkama bakmadan oradan uzaklastigimda olmuyor degil.
Simdilik durumlar boyle. Yazmayi ben de cok istiyorum, yazacak cok hikaye var ama su
aralar sifirdan bir imparatorluk (biraz iddiali oldu, tamam is guc diyelim) yaratmaya
calisiyorum. Buna ragmen arayi
uzatmadan yazmaya calisacagim, soz. Siz de lutfen yorumlarinizi eksik
etmeyin. Seviniyorum ben sizden
duydukca.
Suursuz American