Biliyorum buraları biraz ihmal ettim. Işe yeni girdiğimden bu aralar biraz yoğun geçiyor. Yeni düzenime alışır alışmaz tekrar rutin halime geri döneceğim söz.
Şimdilik bu yazımda kaldığımız yerden değil, 2014 Şubat'ında yaşadığım bir randevudan devam edeceğim.
Sorun Bende Değil Sende |
Güneşli bir Cumartesi
gününde camdan dışarıya baktığımda parlayan güneşe rağmen sokakta yürüyen
insanların montlarına, kabanlarına sıkı sıkıya sarıldıklarını görünce yatağın
üzerine fırlattığım, akşam giyilebilmek için seçilmeyi bekleyen kıyafetlerime
dudak bükerek bir bakış attım. Sonra da neden bu kadar
düşündüğüme bir anlam veremeden yahu nasıl olsa ne giyersem giyeyim bu yeni
adam için hepsi yeni kombinasyonlar olmayacak mı sanki deyip en son dışarı
çıktığımda giydiklerimi giymeye karar verdim. Galiba bir
öncekinde de aynısını yapmıştım, ve bir öncekinde de.
Hem neden bu kadar önemliydi ki ne giyeceğim,
sonuç belli değilmiş gibi, yine geceyi yalnız bitirebilmek icin bahaneler
bulacağımı hatta yine yakın arkadaşlarımdan birine bir piyes yazıp oynatacağımı
bilmiyormuşum gibi.
Giyinirken bir yandan da düşündüm hani olur da
ihtiyaç duyarsam ki bu ihtimal uzun zamandır hep var, bu akşam kendimi kime
aratmalıyım acaba? Eski ev
arkadasim Hyperella’ya oynatmıştım bu rolü en son. Yine tam da yemek bitmek üzereyken ve o
malum benim evde bir şeyler içelim mi sorusunun sorulma vakti yaklaşırken kendini
rolüne iyice kaptırmış olan Hyperella tarafindan ağlayan, zirlayan yüksek
oktavdan bir ses ile aranmış ve telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda
kalmıştım. Telefonu kapatır kapatmazda o gecenin müskül beyefendisine çok
acil eve gitmem lazım en yakın arkadaşım erkek arkadaşı tarafından hırpalanmış
bana gitmiş resepsiyonda beni bekliyor nidaları ile heyecan, korku karışımı bir
sahne ile restorandan kaçmıştım. Bu arada hiç de fena oynamıyorum
bence. Benim hemen çıkmam lazim deyip vale yi bile ödemeden adamın vah
vah, tabii gitmelisin, ben de geleyim mi, çok üzüldüm serzenişleri arasında
gözden kaybolmuş, arabanın direksiyonuna geçince de yine neden olduğu bilinmez
bir huzura kavuşmuştum. Bir başarısız randevuyu daha arkada bırakmış olmanın verdiği
dayanılmaz hafifliktendi galiba bu huzur. Restaurant
da bıraktığım potansiyel aşık için üzülüyor muyum? Hayır
üzülmüyorum çünkü kendilerini çok akıllı sanan bu grup, şaşali restaurantlarda
iki kadeh içip üstüne de üç course yemek yiyince gecenin sonuna doğru
yapacakları scoru düşünüp bunu o kadar belli ediyorlar ki bence daha kötüsünü
de hak ediyorlar.
Bu gece farklı olsun lütfen diye geçirdim içimden
ayna da kendime bakarken. Yine huylu huyundan vazgeçmiyordu. Havanin
soguk olmasina ragmen bana çoktan bahar gelmiş havasında giyinip üzerime
kadifemsi bir ceket alıp attım kendimi apartmanın dışına. Taksi de üşümezdim
nasıl olsa.
Bu gecenin, ilk randevuda ben bunu ne götürürüm
ama gecelerinden biri olmamasını umarak taksiye bindim. Cihangir’e
doğru yola çıktı taksi ama yine her zaman olduğu gibi yanımda nakit para yoktu
ve buz gibi gece de taksiden inip ATM ye gitmem gerekecekti. Neden şu
taksilerin hepsi POS makinası kullanmaz ki ya da neden obez Amerika’da ki gibi
arabadan inmeden para çekebileceğimiz ATM ler yapmazlar ki? Hayatım daha kolay
olabilirdi o zaman. Sanki hayatimda ki tek zorluk aabadan inmeden para çekebileceğim ATM
makinası bulmaktı. Işte soğuk havada kıçı açık olunca böyle saçmalıyordu demek ki
insan. Ama ATM makinası bulmak hiç de düşündüğüm kadar kolay olmadı ve
götüm dondu resmen umarım bu gece bu çektiğim çileye değer diye düşündüm. Taksiye
binince mayışarak kendimi tekrar taksinin sıcak koltuğuna bıraktım.
Alman Hastanesi’nin önüne geldiğimde küçük
demirli camlarında menekşe saksıları olan küçük kafenin önünde Ceviz (bu arada
cevize fena alerjim var) beni bekliyordu. Aklımdan ilk geçen Ceviz’in
düşündüğümden daha kısa olduğuydu. Ayakkabılarımın topukları Cihangir’in
arnavut kaldırımlarıyla cebelleşirken boyu ile ilgili daha iyi bir fikir
alabilmek için yanında yürümeye çalışıyordum. Ancak birilerinin
asfalt dökmeyi düşünebildiği bir düzlükte gelebildim Ceviz ile yan yana
ve o anda gecenin sonunu tahmin edebiliyordum ama yine de belki boyunu kapatacak
başka bir özelliği vardır diye düşünmek istedim içimde derin bir yerlerde..
Yeni tanıştığınız bir insan hakkında iki dakika
içinde görebileceğiniz özellikleri kafanızın içinde yorumlamaya başladığınızda
ve bu yorumlar vücut oksitosin salgılamadan birbiri ardına geliyorsa kendi iç
sesinizden adami duyamayabiliyorsunuz. Ceviz üç kere “umarım üşümüyorsundur
ceketimi vermemi ister misin” diye sormuş.
Düşüncelerimden sıyrıldığımda Ceviz
gözümün içine melun melun bakıp bir cevap bekliyordu. Ne vardi
bu kadar kısa olacak hem boyun uzun olsa yüzünün güzelliğine ne de
güzel yakışırdı.
“Iyiyim çok iyiyim üşümem ben, koca kışı böyle
ceketle geçirebilirim hiç problem değil” diye cevap verdim.
Ya bok problem değil bunun problem olmadığı zaman iki aylık kış mevsiminin
olduğu, Amerika’nın en güneyindeki eyaletlerinden birinde yaşıyordun, kuş kadar
beynin var o da dondu değil mi sapsal?
Gittiğimiz restaurant zifiri karanlığın bir çıt üstü,
Hollywood yapımı Italya’da geçen bir filmin sahnesinden çıkmış tarzda dekore
edilmiş bir Italyan restaurantıydı. Ceviz oturabilmem için
sandalyemi kibarca çekti ve hemen yanımda ki sandelyeye de kendisi
oturdu. Kısa ama centilmen diye düşündüm. Artı bir
puanı kaptı hadi bakalim. Gecenin
sonunda kaç puan toplayacak bu sabi ben de merak ediyorum.
Şarap olarak ne içmek istediğimi de sordu bir puan
da ordan aldi. Hooop iki puanı kaptin hadi. Atladım tabii kararlı ve
net olarak Rose istedim. Daha önce hic içmemiş, iyi
ya yeni bir şey öğrendin benden iyisin. Bundan sonra her Rose
gördüğünde, içtiğinde aklına ben gelirim. Kesin.
Hemen iş güç muhabbetine başladik tabii. Ne
soracaktım ki zaten yavrum baban nereli nereden bu boyun posun temeli diye sormayı
çok isterdim. Acaba babası da kısa bir adam mıydı? Ama
annesi aşmış kendini almış adamı, riske girip bir de üstüne bunu yapmışlar.
Demir çelik taşımacılığı yapan bir şirkette
yöneticiymiş. Ben de işsizim ne iş olsa yaparım modundayım bana göre iş var mı
sizin holding de demeyi cok istedim. Bunu basarisiz romantik bir
randevu dan basarili bir is görüşmesi yemeğine çevirebilmek fantastik olurdu.
Yemeklerimizi söyledik, bu arada şarabı da beğendi. Ceviz
otururken hiç de fena görünmüyordu yüzünün güzelliği boyunun kısalığına bir
nebze de olsa bana unutturdu bende boyunun kısalığını düşünmemeye çalıştım
yemek boyunca. Ama hep otursak onunla hiç yan yana yürümesek mesela diye geçirdim
içimden.
Bütün gece ben konuştum. Bu yaşa
gelmiş, Viyana’da okumuş bu kadar işe güce bulaşmış holding de yönetici
olmuşsun bir tane ilginç hikayen yok mu be adam içim şişti valla bu kadar
bilgiyi ikici sınıf da yazdığımız kompozisyon formatında dinlerken. Aaa bir
de bir kere kısa bir evlilik geçirmiş boşanmış. Kadın
bunu çocuk yapmak için son durak olarak görmüş falan. Aaagghhh bunaldım
valla alıyorum bir puanını geri sıkıcılığından dolayı.
Ben ne anlatsam güldü ama şapşal. Çok
alemsinler havada uçuştu. Iyi de ben zaten biliyorum ne alem olduğumu da sen ne alemlerdesin. Neyse ki
sonunda tatlı, kahve kısmına gelebildik hay Allahım yaa. Tatlıyı
da ben seçtim iyi mi? Ben bununla ilişki yaşasam bunun donunu da ben seçerim Allah
bilir. Tramisu söyledik bir tane, garsonunun getirdiği uzun ince
göründüğünden daha ağır olan tatlı kaşıklarımızla tatlımızı da paylaştık. Kahveler
de içildiğine göre artık hesabı ödeyip herkes kendi yoluna gidebilir diye bir
rahatlama çöktü içime. Hesap geldiğinde yine alışkanlıktan mıdır altta kalmak
istemememden midir nedir atlıyorum kol gibi hesaba. Atlama
kızım bir kerede altta kal ne olur. Bir daha görmeyeceğin bir
adamla yemek yiyorsun ne diye hesaba atlıyorsun işin yok gücün yok. Bırak o kol Ceviz’e girsin. Neyse ki
Ceviz bir kez daha centilmenlik yapıp hesabı elimden alıyor da küçük bir servet
odemekten kurtuluyorum. Centilmen Ceviz kaptın üç puanı da buradan hadi!!
Çıkıyoruz restaurant dan sonunda. Hala soguk, buz gibi dışarısı ama bir
şişe şarabı devirince geldiğim de hissetiğim soğuğu hissetmiyorum
artık. Taksi durudurabilmek için yine Alman Hastanesi’nin oraya doğru
yürüyoruz. Yine topuklarım cebelleşiyor bu arnavutlarla ama bu sefer
centilmen beyimize de bir cesaret gelmiş yanımda yürürken koluma giriyor.
Kibarca yemek ve aksam için teşekkür ediyorum,
ayrılmaya hazırlanıyorum ya. Ama bizimkisine cesaretten
öte baska şeyler daha gelmiş galiba.
“ Daha geceyi bitirmeyi düşünmüyorsun değil mi”
diye soruyor. Düşünüyorum tabii yaklaşık üç saattir düşünüyorum valla demek geliyor
içimden ama
“ Saat 11.30 oldu 12 den önce evde olmalıyım
yoksa taksi balkabağina döner” diye kötü bir espri yapabiliyorum sadece.
“Benim arabam şurada bana gideriz diye
düşünmüştüm.” Uyanık seni ama yemezler geri aldım verdiğim 5 puanı eksi bir de
şapşal.
“Senin evin karşıda değil mi?”
“Evet.”
“Benim ki Şişli’de neden sana gidiyoruz, yarın
sana iş yok galiba?”
“Yarın benim dişçi randevum var saat 8.30 da”
“Bak ne güzel sen de erken kalkacaksın benim de
yarın 9.00 da iş görüşmem var.” deyip aklıma ilk gelen yalanı söylüyorum.
“ Olsun ben seni sabah 6.00 da eve bırakırım.”
Ay parçalarim ben bunu valla.. 6.00’da beni
bırakırmış zahmet olur canım yaa. Israrcılık da sınır tanımam
diyor. iki puan daha siliyorum bu salaktan eksi üç oldu.
“ Bu akşamlık burada bitirelim hafta sonu için
daha uzun uzadıya bir plan yaparız. Erken kalkmam gerektiğinde
kendi yatağımda uyanmayı tercih ederim” diyorum.
Suratı asılıyor ama diyecek bir şey de bulamıyor.
Taksiler de bir bir geçir önümüzden artık
dayanamıyorum elimi kaldırıp birini duruduruyorum ve hooopp taksinin içine
sardunya gibi atıyorum kendimi yüzüm ona dönük zafer mutluluğu ile dolu olarak.
O zaman konuşalım arayacağım seni gibi bir
şeyler söylemeye çalışıyor bense uzun bir byyyeee çekiyorum ona taksi haraket
ederken.
Apartmanın önündeyim sonunda. Resepsiyonun
önünden geçerken resepsiyonistimiz Rus sevgilisiyle evlenme planları yapan,
bunun için de üç işte birden çalışan bizim cevval ve azimli Gökhan’a selam
verip önünden geçiyorum. Asansöre biniyorum acaba ne düşünüyor benim hakkımda şu an diye
merak ederken.
Eve donus hali; Single
Iliski Durumu; Hala Single
Ceviz'in Durumu; Umutsuz
Gecenin Puani; -3
Suursuz American
Suursuz American
Sen yazarken kendimi görüyorum yazdıklarında. Ellerine,kalemine sağlık. Yazmaya devam!!
YanıtlaSilSevgiler
Tesadüfen sayfana girdim ama takılı kaldım. çok beğendim tarzını, yazılarını.. 👍 harikasın.
YanıtlaSilbaaaaaýıldm yine.. ✌ hahhhah 😂😂 sesli güldüm bir kac yerde.. hikayeniz akıyor ve icinde bizi de götürüyor.. sıradakini merakla bekliormm vallahi..
YanıtlaSilÇok başarılı şahane 😂😂😂😍😅😄😀
YanıtlaSilMükemmel anlatım ve süper bir hikaye bence de her yeni insan için o kıyafetler yeni 😍😍😍
Merakla ne olacagini bekliyorum���� fasulye sirigi ni cok merak ediyorum.
YanıtlaSilGuzel yorumlariniz icin cok tesekkur ederim. Siz begendikce ben daha cok yazmak, herseyi yazmak istiyorum:)
YanıtlaSilFasulye Sirigi'na ne oldugunu hep birlikte buradan gorecegiz:)
Suursuz harika yazıyorsun��
YanıtlaSililgi çekici ve merak uyandırıcı olmuş
YanıtlaSil