Sebboy ve Ben |
Bugün uzak geçmişten değil yakın geçmişe dair bugünümü de dahil eden bir hikaye var.
Şebboy’u hatırlarsınız. Hani şu “Bu Kalp Kırıldı Yenisini
Alabilir miyim Lütfen” adlı hikayeme konu olan esas oğlan Şebboy (O kimdi yaa
diyorsan bi zahmet geri gidip okuyacaksın canım). Işte O Şebboy ile geçtiğimiz Eylül ayından beri yeniden
beraberiz. Bu hikayede nasıl
tekrar hayatıma geri döndüğünü anlatıyor olacağım.
Şebboy ile 2014 Haziran ayında hikayeme konu olan olaylar
silselesinin son noktası olan uzatmalısı ile olan ve halen devam eden on and
off ilişkisini öğrendiğim günlerden sonra bir daha hiç görüşmemiştim. Cevap bile vermediğim doğum günümden on
gün önce attığı kutlama mesajının dışında bir iletişime geçmediğim gibi
trafikte bir sabah karşıma çıktığında da beni görmediğini umarak gaza basıp
uzaklaşmıştım.
Ağustos ayının başında çalıştığım işten ayrılmış, patronum
olacak olan patates kafa ile son kez görüşmüş kalbim ve umutlarım kırılmış bir
halde eve daha yeni gelmistim ki Şebboy’dan “akşam Karaköy’de yemek yiyelim
mi?” diye soran bir mesaj geldi. Daha
ben ilk mesajın şaşkınlığını yaşarken arkasından da “biraz damdan düşer gibi
oldu ama” diyen ikinci mesajı geldi.
Gözlerimi ayırmadan mesajlarına bakarken artık ona kızgın olmadığımı
hissettim. Kızgınlık bir yana bana
yaşattıklarına dair hiçbir kin hissetmediğimi fark ettim. Neden görüşmek istediğine dair duydugum meraktan
baska. “Olur” diye kısa bir mesaj
attım. Yahu attım atmasına ama ben
zaten karşıya eve geçmişim şimdi bir daha karşıya geçebilir miyim diye balkondan
görünen Boğaz Köprüsü’ne bakınca yuh Şebboy için bu trafiğe girip sinir harbi
geçiremem şimdi diye düşünüp “ben zaten evdeyim sen de karşıya geçeçeksin nasıl olsa,
bu tarafta bulusalım” diye cevap verdim.
“Olur öyle yapalım” deyip hemen benim eve yakın bir restaurant
da bulusmayı kararlaştırdık.
Ev arkadaşım olan ve Şebboy ile yaşadığım her olaya yakın
tanık olan Hyperella eve geldiğinde ona olan biten herşeyi bir çırpıda
anlattım. Bir süre gülmekten
konuşamadı sonra gayet sakin bir şekilde “iyi git bari ama abartma kıyafeti,
makyajı doğal görünmelisin. Hatta
uzerindeki şort ve tişört ile gitmelisin. Tabii eğer buluşma maksadın eski
sevgiliyi dütmek değilse” deyip hazırlanmama yardım etti.
Buluşmak icin restauranta gittiğimde Şebboy benden önce
gelip benim sevdiğimi bildiği rose şaraptan bir şişe sipariş etmiş beni
bekliyordu. Onu gördüğümde icimdeki sakinlik yerini karnımda başlayan kelebek
partisine birakiverdi birden.
Sanki hiç kopmamışız da ondört ay boyunca hergün görüşmüşüz gibi
geliyordu bana. Bunun nedenini
biri bir psikoloğa sorsun sonra da bana söylesin lütfen.
Karşımda duran erkek türünün güzel örneği, ondört ay once
aşkından eriyip bittiğim Şebboy değilmiş de uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımmış gibi görüşmediğimiz zamanlarda neler yaptığımı herşeyi bir bir anlattım ona. Filtresiz, olduğu
gibi. Ayrıldığımızda nasıl
hissettiğimi, herşeyi bildiğimi, ona nasıl kızgın olduğumu, bana nasıl
hissettirdiğini, ondan sonra hayatıma giren insanları herşeyi anlattım. Bir kız arkadaşı olduğunu söyledi. Zaten biliyordum, Hercai söylemişti. Bir ara telefonunu aldı lavaboya
gitti. Bir süre geçip de
gelmeyince “kız arkadaşınla masada da konuşabilirsin lavaboda takılmana gerek
yok” diye bir mesaj attım. Geldiğinde
“Kız arkadaşımla konuşmuyordum, işle ilgili bir durum vardı onu konuşuyordum”
dedi. Ben de yedim di mi? Değişmiş mi? Hayır diye geçirdim içimden.
Yemeğimizi yiyip evlerimize gitmek üzere hazırlanıyorken
“Arabamı karşıda bıraktım. Beni eve bırakabilir
misin?” diye sordu. “Valla
sevgilim olmayan insanları evlerıne kadar bırakma gibi bir huyum yok. Sevişecek miyiz? Hayır. O zaman seni ancak
yolumun üzerinde toplu taşımaya ulasabileceğin bir yere bırakabilirim” diye
cevap verdim.
“Ciddi misin?” diye sordu. Kalp krizi kadar ciddiydim.
Iste Şebboy ile tekrar bir araya gelmemizin hikayesi böyle
başladı. Ondan ayrıldığım da sık sık düşündüğüm tekrar bir araya gelsek neyi farklı yapardım sorusunun cevabını
onu tekrar gördüğüm gece bulmuştum.
Sorunun cevabı, daha net olurdum, duygularımı daha açık yaşardım ve onu
da bunu yapması icin dibine kadar zorlardım.
Robdöşambr in the işkembe salonu...
YanıtlaSilArayı uzatma olur mu... Yeni hikayeleri bekliyoruz 😉
YanıtlaSilÇok ara verdin.. Daha bir sürü boşluk var dolacak😁
YanıtlaSilAy bu ne güzel bir blogmuş böyle hemen geçmişe gidip bir bir göz atacağım yaptıklarına
YanıtlaSilyaa yok mu yeni yazı ne güzel okuyordum :(
YanıtlaSilCok ozledik yazilarinizi... arayi cok acmayin, olur mu? her hafta yeni yaziniz yayinlandi mi diye bakiyorum. bekliyoruz.
YanıtlaSilNeden yazılara ara verdiniz ?
YanıtlaSilBiz de gün içerisin de yaşadığımız anıları paylaşmak için blog açtık bizi takip ederseniz seviniriz
YanıtlaSilhttps://hayatyk.blogspot.com.tr/