9 Nisan 2016 Cumartesi

Yerini Bulamayanlara Gelsin O Zaman..


Yine bir gün ben düşünürken...


“Benim en değerli giysim özgüvenim(di)” diyerek başlıyorum bu yazıma.   Bugün bir hikaye anlatmak istemiyorum size.  Şu aralar nasıl bir ruhaniyet içinde olduğumu yazmak istedim.

Işsizlik zor bir süreçtir.  Bu süre uzadıkça zorluğu da aynı derecede artar.  Ortalık bir muallaklar silsilesine döner, kafa karışır, netlik azalır.  Hele bir de prestij denen bir illet vardır ki adamı yer bitirir. 

Herkes isteniyor da bir tek siz istenmiyormuşsunuz gibi hayat üstünüze üstünüze gelir.  Geçenlerde Hyperalla ile iş bul(ama)ma konusunda konuşurken “kızım en azından senin kol gibi masterın var ben de o da yok” dediğinde “ evet işte o master kol gibi giriyor” diye cevap verdim.  Aldığınız eğitimler, edindiğiniz tecrübeler bir bir kıçınıza giriyor gibi hissedersiniz çünkü başvurduğunuz işler sizden korkar.  Görüştüğünüz yerler sen bize fazla gelirsin gibi sikimtronik bahanelerle gelir.  Sizin uygun olduğunuz yerlerin de kapısından giremezsiniz çünkü size o kapıyı açıp, sırtınızı sıvazlayacak “hadi koçum, ben haber ettim yukarıya, seni bekliyorlar” diyen bir tanıdığınız yada tabiri caizse “hamili kart yakinimdir” bir dayınız yoktur. 

Benim gibi sonradan yeni bir ülkede yeni bir iş çevresine girdiğinizde durum daha da zorlaşıyor çünkü benim yılların iş tecrübesiyle biriktirdiğim organik bir çevrem olmadığından, dört yılda bir şekilde tanışıp iş ilişkisi yada sosyal ilişkilerim sayesinde tanıdığım birkaç insanın çevresinden yolumu bulmaya calışıyorum.  Bu tarz ilişkilerle yönlendirildiğim çevreler de bir şekilde elimde patlıyor. Hoooop diye yememiş icmemiş, bütün gençliğini, enerjisini kariyer yapmaya adamış, benim gibi yalnız, çevresi olmayan kadınları sana iş bulucam vaadleriyle kandırıp, faydalanmaya calışan kodamanların eteğine düşüyorum.  Sonra da kara bahtım kem talihim deyip hadi başa dönüyorum.

Bir iş görüşmesi ayarladığımda hemen hayaller Escobar kıvamına geliyor.  Işin ilanını görüp bana uygun olduğunu düşünüp başvurmuşum, onlar da beni bulmuş, görüşmeye  cağırmışlar ya gerisi tefferruat, havada karada kaparım o işi ben deyip kendimi daha henüz görmediğim o ofiste calışıyorken, aman Allahım ne işler bitiriyorum, bütün satış rekorlarını kırmışım, ben artık bir yıldızım seklinde üzerime konfetiler yağarken görmeye başlıyorum.  Bu herkese oluyordur, olmuyor mu? Ama gerçekler Che Guevera, bu hiç değişmiyor.  Tekrar, yoluma en yollunuzla devam etmek istiyorum programlarını seyretmeye geri dönüyorum.

Iş görüşmelerine giderken geç kalamazsın, çok da erken gidemezsin.  Patron milleti bekletir ama seni, eeee adam patron olmus, Turkiye’de isin raconu boyle,onun suçu yok, şark kültürü işte.  Patronla görüşme kısmına gelene kadar ananı ağlatırlar ama.  Zaten ellerinde bir özgeçmişin olmasına rağmen  üstüne de iki üç sayfadan oluşan ananın kızlık soyadından başlayıp ilkokul not ortalamana kadar giden sorular çilesini çektirirler sana.  İlkokul not ortalamamı ne yapıcan canım ben bile hatırlamıyorum belki hatırlamak da istemiyorum.  Kafadan beş yazıyorum işte ne olacak ilkokul öğretmenimi mi arayıp bulacaksın.

Geldik mi zurnanın zırt dediği yere.  Her iş arayanın ilk görüşmede öğrenmek için can attığı ancak işverenin en çok keyif aldığı bölüme.  Net ücret beklentiniz nedir?
Valla ben isterim de sen ne veriyorsun önce onu bir bilelim demeyi cok istiyorum ama hep bir, ya çok isterim de adamın gözünü korkuturum ya da az isterim adamın gözünde Çin malı muamelesi görürüm ikilemi ile elimi kolumu koyacak yer bulamıyorum bu bölümde.  Amerikalılar bu durumu iş ilanını verirken bu işin bedeli tecrübenize göre şu aralıklardadır deyip alt ve üst limitini belirterek çözmüş durumun karmaşıklığını. En az neye giderim en çok neye sevinirim bilerek başvuruyorsun o işe.

Bir de en sevdiğiniz özelliğiniz kısmına bildiğin gıcık oluyorum.  Herşeyimi seviyorum ben bir kere, ayıramıyorum ki hiçbir özelliğimi birbirinden.  En sevmediginiz özelliğiniz nedir sorusu ise beni benden aliyor.  Saçımın dibi çabuk geliyor ona uyuz oluyorum yazmak istiyorum.  Henüz yazmadım ama bir gün iş görüşmelerinden kafayı sıyırdığım vakit aaaahhh sikerler deyip yazıcam.

Iş görüşmesi sırasında sanki ben kapıdan geçerken adamın eline zorla özgeçmişimi tutuşturmuşum gibi yüzüme şapşal şapşal bakıp “ ee ama siz hiç elma satmamışsınız ki daha önce, nasıl çalisacağız” sorusunu sormuyor mu, beni bitiriyor.  Şapşal Penguen, ben istersem senin ananı boyar babana geri satarım da sen neyin kafasını yaşıyorsun?  Madem hayata elma satarak baslamış birini arıyorsun beni niye sıcak yatağımdan kaldırıp taa ebenin yuvasına getirtiyorsun?  Sen hangi karmanın geri dönüşümüsün bakayım?  Okumadın mi o beş sayfa destansı başarılarımla dolu, allı güllü, şanlı özgeçmişimi?  O zaman gel de Amerikalının kafa yapısını arama yani.  Seni ne sattiğın için değl nasıl sattığın için işe alıyor bu elin gavuru diye sümsüklediğiniz Amerikalı.

Bir de mecburiyetten size uygun olmadığını bile bile girdiğiniz işler vardır ya, onu da yaptım ben.  Iş üstüme iki beden küçük gelmiş elbise gibi sıkıyor da sıkıyor.  Tamam alalım işi götürelim de patron denilen dümbelek ya dar görüşlü, insiyatif vermeyi sexy iç çamaşırı markası zannediyor ya da iş yerindeki diğer calışanlar onlardan daha iyi olduğun için işlerini güçlerini bırakıp el birliği ile canına ot tıkama işine girişiyorlar. Ee bana da sağdan sağdan gelince bu iş maceram da orada bitiyor.   

Bütün bu karmaşa ile tek başınıza mücadele etmek zorunda kalmak, işte en kötüsü de o oluyor.  Herkese düştüm ama iyiyim ben iyiyim” deyip tekrar ayağa kalkma denemeleriniz sırasında herşey çok güzel olacak mesajı verme çabaları iş bulamama girişimlerinden daha çok yoruyor.  Kim bilir belki gerçekten de seni öldürmeyen şey daha güçlü yapıyordur. 


Her ne kadar evren beni verdiğim kararlar ile denese de, Istanbul beni bünyesinden atmaya çalışıp geri göndermek için bütün kapılarımı kapatsa da hiçbir yere gitmiyorum.  Bildiğim bütün yolları denemeye, çalabildiğim bütün kapıları çalmaya, kovsalar da bacadan girmeye, iş bulabilmek adına tacizden taviz vermemeye kesin kararlıyım.  Bir arkadaşımın dediği gibi yerini bulamayanlardanım ama o yeri bulmak için benim hala umudum var.  Olmadı yerini bulmayanlar klubü kurarım katılmak isteyen olursa beni nerede bulacağınızı biliyorsunuz.

Suursuz American

Not: Twitter da "suursuzamerican" adıyla beni bulabilirsiniz.  

8 yorum:

  1. 👏🏻yerini bulamayan biri olarak tebrik ediyorum harika bir yazı olmuş gerçekten👏🏻👏🏻👏🏻

    YanıtlaSil
  2. yerini bulamayanlar klubü iyiymiş ��

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir yazı dili kullanıyorsun, okumaya başlayınca bitirmeden bırakamadım. Bütün yazdıklarını an itibariyle okudum :) Şehrin en güzel semtinde seninle tanışmak isterim...

    YanıtlaSil
  4. Gercekten ozledik sizi . . .

    YanıtlaSil
  5. Yerini bulamayanlar kulubune bir üyede burda var;)

    YanıtlaSil
  6. Cok ara verdiniz yazılara, daha bitmediki hikayenin sonu!! Bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  7. Şuan Robdöşambrlıyım...

    YanıtlaSil